Doç. Dr. Melek Er: “Değişen dünyada çocuk gelişiminin yeri yadsınamaz”
Doç. Dr. Melek Er: “Değişen dünyada çocuk gelişiminin yeri yadsınamaz”
“TÜİK verilerine göre nüfusun yirmi iki buçuk milyondan fazlası sıfır on sekiz yaşındakiler ve çocuklar olarak kabul ediliyor.”
“Ülkemizde çocuk nüfusunun bu kadar fazla olması bu ülkenin geleceği için çok değerli ve çok anlamlıdır”
ANKARA – Atılım Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Melek Er, dünyada ve Türkiye’de çocuk gelişiminin önemi hakkında açıklamalarda bulundu.
Çocuk gelişimi denilince akla okul öncesi eğitim çağı olan 0-6 yaş grubunun geldiğini vurgulayan Doç. Melek Er, “Ülkemizin nüfusu yaklaşık seksen beş milyon. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre bu seksen beş milyonun yirmi iki buçuk milyondan fazlası sıfır on sekiz yaşında kabul ediliyor. ve çocuk sayılırlar.Çocuk denilince insanların aklına hep orta yaş 0-6 gelir ama çocukluk doğumdan onsekiz yaşının sonuna yani ergenliğin sonuna kadar olan dönemdir.Bu nedenle çocuk Ülkemizde nüfus ergenliğin sonuna kadar çok değerli.Doğumdan itibaren tüm bireylerle çalışıyoruz.Ayrıca Sağlık Bakanlığına bağlı tüm kurumlarda,hastanelerde,il sağlık müdürlüklerinde,sağlıklı çocuk gelişimi uzmanı veya sosyal hizmet personeli olarak çalışabiliyoruz. yaşam merkezleri, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ya da ilgili kurumlar Milli Eğitim Bakanlığı’nda hem genel merkezde hem okullarda çalışan, özel eğitim okullarında ya da genel eğitim okullarında, okul öncesi eğitimde görev yapan arkadaşlarımız var. Yani genel olarak çocuğun bulunduğu yerde hem devlette hem de özelde çalışan arkadaşlarımız var. Biliyorsunuz ki dünya çok hızlı değişiyor. Ekonomik olarak değişir, sosyal olarak değişir. İnanılmaz olaylarla değişir. Değişen bu dünyada çocuk geliştiricinin yeri yadsınamaz ve bu çocuk gelişim uzmanının yeri hızla değişiyor ve değişen dünya ile yeniliklere açık yeni alanlarda çalışmaya hazır olmamız gerekiyor.”
“Olağanüstü olaylar gençlerden beklentilerimizi yeniden gözden geçirmemize neden oldu”
Pandemi ve Kahramanmaraş merkezli depremler başta olmak üzere son yıllarda yaşanan olağanüstü olayların, gençlerin genel olarak toplumdan beklentilerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Er, şu ifadeleri kullandı:
“Son yıllarda yaşadığımız pandemi ve Kahramanmaraş’taki deprem gibi büyük ve olağanüstü olaylar var. Bütün bunlar bizi gençlik ve gençlerden beklentilerimizi yeniden düşünmeye sevk etti. Çünkü bu harika olaylar tüm toplumu üzdü. daha önce belirlediğimiz hedefler Gençlerden beklerken biz yetişkinler bu olağanüstü olaylardan gençlerin nasıl etkilendiğini ve dünyanın nasıl etkilendiğini göz önünde bulundurarak hayatlarını onların akademik katılımı üzerinden planlamalıyız. becerilere ve hayata katılıma öncelik verilmelidir.”
“Önemli olan bağlantıya açık olmak ve bağlantının değerini birbirimize anlatabilmek”
Er, Türkiye nüfusunun dörtte birinin çocuk ve gençlerden oluştuğunu belirterek, “Gençlere ne verebiliriz, onlardan ne beklemeliyiz? Onlara ekonomik olarak değil, sunduklarımızla değer vermeliyiz. yirmi yıl önce doğup yaşamış bireyler olarak günümüz koşullarını, güncel yaşam koşullarını, teknolojik gelişmeleri veya harika durumları göz ardı edip kendi gençliğimizden yirmi otuz yıl beklersek önce yanlış bir beklenti yok.Bunlar çok kıymetli şeyler.Burada önemli olan iletişime açık olmak,birbirine bağlanmanın değerini anlatmak,birbirini dinlemek.Beklentiler ve hayatın kuralları farklı olunca biz farklı diller konuşuyor olabilir. Ama aslında söylemek istediğimiz tamamen aynı. Burada önemli olan dinlemeye açık olmak ve kendimiz hakkında konuşabilmek. Bunu sağladığımızda herkes anlayacaktır.”